"Global Düşün, Yerel Uygula"

COVID-19 ile İlgili Söylentiler ve Komplo Teorileri

10 min read

2020’nin başından beri etkisini devam ettiren COVID-19 salgınında 1,8 milyondan fazla kişi hayatını kaybetti. Kapatmalar, önleyici tedbirler ve aşı çalışmalarıyla salgınla mücadele dünya çapında devam ediyor. Mücadelenin bir diğer cephesinde ise COVID-19 salgını ve virüs ile ilgili yaygın olarak dolaşan söylenti ve komplo teorileriyle mücadele var. Virüsle ilgili bilgi eksikliğinin tetiklediği yanlış bilgi dalgası hastalık ve hastalıkla mücadeleyle ilgili önlemler konusunda kamuoyunda yanlış inanışlara neden oluyor. Uluslararası örgütler, medya kuruluşları ve doğrulama platformları da salgınla ilgili söylenti ve komplo teorilerine karşı bir doğrulama kampanyası yürütüyorlar.

Doğruluk Payı olarak COVID-19 salgını boyunca yaygın olarak paylaşılan söylenti ve komplo teorilerini derledik.

Bill Gates’in İnsanlara Çip Takma Projesi Gerçek Değil

Bill Gates, pandemi süresince zarar gören tedarik zincirinin tekrar etkin şekilde yönetilebilmesi için insanların sağlık kayıtlarının da yer alacağı bir çeşit elektronik belgeleme sisteminden bahsettiği konuşmasından sonra insanlara çip takılacağı iddiaları paylaşılmaya başlandı. Gates’in bahsettiği uygulama ile gelecekte “dijital sertifika” adı verilen uygulama sayesinde kimlerin hastalığı geçirdiği ya da kimlerin aşı olup olmadığı tespit edilebilecek. Bu uygulama, sağlık kayıtlarının yer aldığı dijital sertifikaların kullanımını öngörse de bunların mikroçipler ile olacağı konusunda bir açıklama bulunmuyor.

Bill ve Melinda Gates Vakfı tarafından fonlanan SCAN projesi kapsamında, COVID-19 salgınından kaç kişinin etkilendiğini ve kaç vakanın belirtisiz seyrettiğinin tespitinin yapılabilmesi için insanların evde uygulayabileceği ve evden ayrılmadan laboratuvarlara gönderebilecekleri testler üretilmiş. SCAN projesi FDA tarafından şimdilik durdurulmuş. Durdurulma sebebi ise, evde yapılan test sonuçlarının açıklanması için ek bir izin gerekmesi. Kuruluşun resmi internet sitesindeki açıklamada “FDA’nın, SCAN testlerinin güvenliği ve doğruluğu açısından bir endişesi bulunmuyor. Ancak ek yetkilendirme alınana kadar testleri durdurmamız istendi.” ifadeleri yer alıyor. Bu projenin de insanlara çip takılması gibi bir uygulamayla bağlantısı bulunmuyor.

Koronavirüs’ün Daha Çok Erkeklere Bulaştığı İddiası Doğru Değil

Koronavirüs’ün daha çok erkeklere bulaştığı iddiası doğru değil. Dünya Sağlık Örgütü ve Global Health, 50/50’nin verileri dikkate alındığında virüsün bulaşma oranlarında cinsiyete bağlı olarak dikkate değer bir fark yok. Bu girişimin açıkladığı iki haftada bir yenilenen verilere göre, Koronavirüs bulaşan her 10 kadın için enfekte olan erkek sayısı 11. Aynı girişimin Dünya Sağlık Örgütü tarafından 18 Nisan tarihinde raporlanan verilerden yola çıkılarak yaptığı hesaplamadaysa vakaların cinsiyet oranı hemen hemen aynı.

Koronavirüs cinsiyet bağlamında incelendiğinde dikkate değer fark ölüm ve yoğun bakıma girme oranında görülebiliyor. Global Health 50/50’nin verilerine göre virüs nedeniyle hayatını kaybeden her 10 kadın için 14 erkek hayatını kaybetmekte. Yoğun bakıma yatırılma oranında bu durum 10 kadın için 18 erkek olarak aktarılmış.

Koronavirüs’ün Banknot, Telefon Ekranı ve Paslanmaz Çelik Üzerinde 28 Gün Bulaşıcılığını Koruyabildiği Kısmen Doğru

Koronavirüs’ün banknotlar, telefon ekranları ve paslanmaz çelikte 28 güne kadar bulaşıcılığını koruyabileceği doğru ancak Avustralya Ulusal Bilim Ajansı’nın yaptığı araştırma bu bulaşıcılık süresine 20 derece sabit sıcaklık, yüzde 50 nem oranı ve UV ışınlarının bulunmadığı karanlık bir laboratuvar ortamında ulaşmış. Sonuçlar paylaşılırken, bu faktörlerin hiçbirisinden bahsedilmemiş ve bilgi yanıltıcı olabilecek şekilde dolaşıma sokulmuş.

Güneş Işığı Koronavirüs’e Karşı Tedavi Sağlamaz

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, güneş ışığının Koronavirüs’e yönelik bir tedavi olarak kullanabileceğine dair herhangi bir kanıt bulunmuyor. Uzmanlara göre Koronavirüs’ü UV ışınlarına maruz bırakmak mevcut herhangi bir virüsü yok edebilir ancak cilt hücrelerindeki DNA’ya zarar verir. Zamanla, bu hasarın etkileri artar ve hücrelerin cilt kanserine dönüşme olasılığını artırabilir. Günlük yaşamda alınan güneş ışığı ile Koronavirüs’ün ölmesi ise çok düşük bir ihtimal ve tedavi yöntemi olarak kullanılamaz.

Çocuklar ve Gençler de Koronavirüs’e yakalanabilirler

Yaşlılar, gençler ve çocuklar dahil her türlü yaş grubu cinsiyet fark etmeksizin Koronavirüs’e yakalanabilir. Ancak yapılan araştırmalara göre, enfekte olan çocukların çoğu, yetişkinler kadar hastalanmıyor ve bazıları hiçbir belirti göstermiyor. Çoğu çocuğun hafif semptomları atlatıyor veya hiç semptom göstermiyor.

Amerikan Pediatri Akademisi ve Çocuk Hastanesi Derneği’ne göre, Amerika Birleşik Devletleri’nde çocuklar tüm COVID-19 vakalarının yaklaşık %12’sini temsil ediyor. Araştırmalar, 10 ila 14 yaşından küçük çocukların, 20 yaş ve üstü insanlara kıyasla COVID-19’a neden olan virüse yakalanma olasılığının daha düşük olduğunu gösteriyor. Çocuklar için hastaneye yatış oranları da yetişkinlere göre çok daha düşük olmasına karşın, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) tarafından yapılan araştırmaya göre, çocuklar hastanede tedavi görme gereksinimi duyarsa, yoğun bakım ünitesinde hastanede yatan yetişkinler kadar sıkı tedavi edilmeleri gerekebiliyor.

Yaşlı insanlar, astım, diyabet ve kalp hastalığı gibi kronik hastalığa sahip olanlar virüse karşı risk grubunda bulunuyor. DSÖ, her yaştan insana el hijyeni, maske ve mesafe gibi kurallara dikkat etmesini tavsiye etmektedir.

Soğuk/Dondurulmuş Yiyeceklerin Koronavirüs’ü Yayma Olasılığı Oldukça Düşüktür

DSÖ’ye göre, hijyenik olarak hazırlanmış dondurulmuş yiyecek ve dondurma yemenin Koronavirüs’ü yaydığına dair hiçbir bilimsel kanıt yok.

Genellikle, Koronavirüslerin yüzeylerdeki hayatta kalma oranlarının zayıf olması nedeniyle, günler veya haftalar boyunca ortam sıcaklığında, soğutulmuş veya donmuş sıcaklıklarda sevk edilen gıda ürünleri veya ambalajlarından yayılma riski çok düşüktür.

Yemek hazırlamadan veya yemeden önce, genel gıda güvenliği için ellerin en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkanılmasını öneriliyor. Gün boyunca burnunuzu sildikten, öksürdükten, hapşırdıktan veya tuvalete gittikten sonra ellerinizi yıkamanız tavsiye edilir.

Egzersiz veya Spor Yaparken Maske Takmak Zararlı Olabilir

Ter, maskenin daha çabuk ıslanmasına neden olarak nefes almayı zorlaştırır ve mikroorganizmaların büyümesini teşvik eder. DSÖ ve sağlık kuruluşları egzersiz yaparken maske takılmamasını veya düşük tempoda egzersiz yapmayı öneriyor. Spor yaparken tedbir olarak sosyal mesafe kurallarına uygun olarak en az 1 metre mesafeyi korumaktır.

Düşük tempoda spor yapıldığında ise, polyester gibi nem emici bir malzemeden yapılmış kumaş maskeler veya maskeler tipik olarak tavsiye ediliyor. Kronik hastalığı olan kişilerin evde tek başlarına, gerektiğinde gözetim altında ve maske kullanmadan egzersiz yapmaları öneriliyor.

Özellikle egzersiz yaparken maske takılıyorsa baş dönmesi, nefes darlığı veya kas zayıflığı gibi semptomlar yaşanması halinde egzersizin durdurulması gereklidir. Mümkünse maske çıkarılmalı ve nefes alışı normal hale getirilmelidir. Böylelikle, nefes alma seviyenizi eski haline getirebilir ve kalbiniz ve akciğerlerinizdeki stresi azaltır. Bu semptomlar devam ederse veya kötüleşirse, aktiviteyi durdurun. Ciddi durumlarda ise tıbbi yardım alınması gerekiyor.

Koronavirüs Su Yoluyla Bulaşmıyor

Koronavirüs su yoluyla bulaşmıyor. Bununla birlikte, virüs enfekte bir kişiyle yakın temas kurduğunda insanlar arasında yayılır. Her ne kadar virüs su yoluyla bulaş olmasa da DSÖ, yüzerken veya yüzme alanlarında bile kalabalıklardan kaçınılmasını ve diğerlerinden en az 1 metre uzakta kalınmasını tavsiye ediyor.

Suda değilken veya insanlarla mesafeyi korunamadığı durumlarda maske takılması gerekiyor. Uzmanlar, ellerin sık sık temizlenmesi, bir öksürüğü veya hapşırmayı bir mendille veya bükülmüş bir dirsekle kapatılması öneriliyor.

Koronavirüs’ün Ayakkabı Yoluyla Buluşması Oldukça Düşük Bir Risk

DSÖ ve birçok uzmana göre, koronavirüs ayakkabılara yayılma ve bireyleri enfekte etme olasılığı çok düşüktür. Tedbir olarak, özellikle bebeklerin ve küçük çocukların yerde süründüğü veya oynadığı evlerde, ayakkabıları evlerin girişine bırakmak teması önlemeye yardımcı olacağı önerilmektedir.

5G Mobil Ağlar Koronavirüs’ü Yaymaz

DSÖ ve resmi kuruluşlar başta olmak üzere birçok 5G altyapısına sahip olan ülkelerin sağlık bakanlıklarının da belirttiği gibi virüsler radyo dalgalarında/mobil ağlarda seyahat edemez. Koronavirüs, mobil ağlar aracılığıyla değil, yalnızca insanların hapşırdığı, öksürdüğü veya soluduğu damlacıklar yoluyla bir kişiden diğerine yayılabilir.

5G yalnızca yeni nesil mobil ağlardır ve mevcut 4G ağları gibi bir virüsle etkileşime giremez. 5G, farklı cihazları bağlamak için radyo dalgalarını kullanır ve yalnızca sıvı damlacıklarında hayatta kalan koronavirüs için bir vektör değildir. Koronavirüs’ün tüm dünyaya yayılmış olmasına karşın, 5G ağlarının henüz her yerde bulunmamasına rağmen tüm ülkelerde görülebilmektedir. Sonuç olarak, Koronavirüs ve 5G ağları arasında hiçbir bağlantı bulunmuyor.

Güneşe Maruz Kalmak veya 25 ° C’nin Üzerindeki Sıcaklıklar Koronavirüs’ü Öldürmez

Hava ne kadar güneşli veya sıcak olursa olsun, koronavirüse yakalanma ihtimali bulunuyor. Aşırı sıcak havaya sahip ülkelerde dahil koronavirüs yayılıyor. Farklı deneylerde güneş ışınlarının virüsü öldürdüğü iddia edilse de bahsedilen sıcaklıklar normal bir insanın dışarıda alacağı güneş ışığıyla tedavi sağlayamaz.

Babylon Health kuruluşundan Dr Claudia Pastides, “Bir virüs vücudunuza girdiğinde, onu öldürmek bağışıklık sisteminize düşer. Sıcak banyolar ve sıcak içecekler, vücudunuzdaki hücrelerde yattığı için virüse ulaşamaz veya onu öldüremez” açıklamasında buluyor.

Öksürmeden veya Rahatsızlık Hissetmeden Nefesi 10 Saniye veya Daha Uzun Süre Tutabilmek Koronavirüse Yakalanmadığınız Anlamına Gelmez

Koronavirüsün en yaygın semptomları kuru öksürük, yorgunluk ve ateştir. Bazı insanlar, zatüre gibi hastalığın daha şiddetli formlarını geçirebilirler. COVID-19’un doğrulamanın en iyi yolu laboratuvar testidir. DSÖ ve birçok sağlık kuruluşunun belirttiği üzere tehlikeli bile olabilecek bu nefes egzersizi ile koronavirüs doğrulanamaz. Birçok koronavirüs hastası nefesi 10 saniye tutabiliyorken bazen yaşlı veya sağlık problemleri olan bir insan nefesini 10 saniye bile tutamaması da bu yöntemin yanlış olduğuna dair basit bir örnek.

Soğuk Hava ve Kar Koronavirüs’ü Öldürmez veya Yaymaz

Uzmanlara göre, soğuk havanın koronavirüsü veya diğer hastalıkları öldürebileceğine dair net bir kanıt yok. Normal insan vücut sıcaklığı, dış sıcaklık veya hava koşullarından bağımsız olarak yaklaşık 36,5 ° C ila 37 ° C arasında kalır. Koronavirüse karşı korumanın en etkili yolu, ellerin sık sık alkol bazlı el losyonu ile veya sabun ve suyla yıkamaktır.

Kışın virüslerin yayılma oranı hakkında birçok tartışma bulunuyor. Soğuk hava Koronavirüse karşı doğrudan bir etki yaratmıyor fakat grip, zatürre gibi hastalıklara yakalanma oranı yaz mevsimine göre çok daha fazla olduğu için dolaylı yollardan Koronavirüs daha fazla yayılma imkanı bulabiliyor. Ayrıca kapalı alanlarda virüsün yayılma hızı çok daha fazla olduğu belirtiliyor. Öte yandan, kışın yasaklarla beraber insanlar evde kalmaya daha yatkın olduğu için Koronavirüsün yayılma hızının yavaşlatılabileceğini düşünenler de bulunuyor.

RNA Aşıları İnsan DNA’sını Değiştirmez

Araştırmalara göre, mRNA aşıları viral proteinlerin bir kısmını vücudun kendinin üretmesi için kandırma görevi görüyor. Aşı çalışmalarında, mRNA, hastalığa sebep olan organizmaya karşı protein oluşturmak için hastalığa özgü bir antikoru kodlayan bir mRNA zincirinden oluşuyor. DNA’mız bu şablonu işliyor ve vücudumuz hastalığı tanır hale geliyor, böylece bağışıklık oluşmuş oluyor. Vücuda enjekte edilen virüsler diğer virüslerle birleşmez yani fazladan bir hastalık sağlamaz veya vücuda farklı bir genetik kod eklemez.

Koronavirüsün Sürekli Mutasyon Geçirmesi Aşıların İşe Yaramayacağı Anlamına Gelmez

Scripps Araştırma Enstitüsü ve birçok sağlık uzmanına göre, grip de dahil her virüs zaten mutasyona uğramaktadır. Bu mutasyonlar, bazen olumsuz bazen olumlu sebeplere yol açabilir fakat bu değişimler öngörülemez. Hatta genel olarak virüslerin geçirdiği mutasyonlar onları daha zayıf kılar nitelikte olmaktadır.

Koronavirüs de diğer virüsler gibi mutasyon geçirebiliyor fakat doğruluğu kanıtlanmış aşıları etkisiz kılabilecek bir mutasyon söz konusu değil.

EMRE GÜNGÖR