"Global Düşün, Yerel Uygula"

Dünya birçok futbolcu gördü ama bu ikisi gibisini görmedi: Socrates ve Metin

4 min read
Birbirlerini hiç görmeseler de tanımasalar da onlar sahada demokrasinin, insan haklarının özgürlüğün mücadelesini verdiler. Bugün ikisi de hayata gözlerini yuman Brezilyalı Socrates ve Turkiyeli Metin Kurt.

1970 ve 80’lerin yıldızları sıra dışı bir kitaba konu oldu. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) eski yöneticilerinden Avukat Remzi Kazmaz’ın futbolun sol ayağını yazdığı Futsol kitabında, hem Metin’in hem de Socrates’in insan onurunu yükseltmek için ortaya koydukları hikayeleri önemli yer tutuyor.

TÜRK FUTBOLUNA ANARŞİYİ SOKMAKLA SUÇLADILAR

Av. Remzi Kazmaz, Futsol’da Socrates ve Metin’in hikayesini şöyle anlatıyor:

“Galatasaray’a transfer olduktan sonra sol görüşlü olması takım içinde oyuncularla ciddi bir örgütlenme kurmasını sağladı. Galatasaray Kulübü batıya açılan kapıydı onun deyimiyle. O dönemde sözleşmeler iki yıllık tek tip sözleşmelerdi. İki yıl sonra kulüp isterse tek taraflı olarak federasyona mukavele ücretini yatırıp uzatabiliyordu. İstemezse de uzatmıyordu. Üç sene üst üste şampiyon olduktan sonra sözleşmeleri bitince çağırırlar Metin Kurt ve arkadaşlarını. Yasin Özdenak, Gökmen Özdenak ve Metin Kurt anlaşma için masadadır. Bir yönetici, “Arkadaşlar hayırlı olsun hepinize 110’ar lira veriyoruz. Buyurun imzalayın” deyince sinirlenir Metin. “Böyle transfer görüşmesi mi olur? Bana sormayacak mısınız bir emekçi olarak ne kadar istediğimi?”

diyerek koyar tepkisini. Ancak Galatasaray istemeden başka takımda oyması da imkânsızdır. Çaresizlikle kabul eder durumu. Sonrasında ise bu anti-demokratikliği ortaya çıkarmak, bunu yapanları utandırmak için yapar mücadelesini.

ABDİ İPEKÇİ: “METİN KURT İYİCE SOLA KAYDI, ONUN İŞİ BİTTİ”

Takımın sözcüsüdür, oyuncular ödenmeyen primleri sorunca soluğu Turgan Ece’nin yanında alır. “Ne primi ya! Prim mi hak ettiniz? Top mu oynadınız?” cevabını alınca, “Siz elersek para veriyorsunuz. İyi oynayıp elenseydik para mı verecektiniz?” diyerek terk eder odayı. Arkadaşlarına durumu ilettikten sonra ertesi gün antrenmanı yarım saat boykot ederler. Onun deyimiyle Franco-Turgan bir diğer deyişle Faşist General Turganko, yarım saat geç de olsa gidilen antrenmanı iptal etmiştir. Metin ve arkadaşlarını “Türk futboluna anarşiyi sokmakla” suçlamaktadır. Elebaşı da Metin’dir. İlk hak arayışında kadro dışı kalır Metin Kurt ve birkaç arkadaşı. Aslında istediği emektar futbolcuların haklarını korumaktır. Ancak mücadelesi bazılarını rahatsız etmiş kulağını çekme görevi ise Galatasaray’da dönemin önde gelen isimlerinden Abdi İpekçi’ye düşmüştü. İşin kötü tarafı öncesinde kadro dışı kalan diğer oyuncuları çağırmış, “Metin Kurt iyice sola kaydı. Onun işi bitti. Siz de özür dileyip kendinizi kurtarın” demiştir. Yazılarını yakından takip ettiği sevdiği bir büyüğü olan Abdi İpekçi’nin yaptığını bir türlü kabul edememişti.

DİKTA REJİMİNİ SONA ERDİREN FUTBOLCU: SOCRATES

Saha içinde bir “futbolcu” olan Socrates, sahanın dışında ise özgür bir insandı! Kamp dönemlerinde bile özgürlüğünden vazgeçmedi. Maçtan bir gün önceki zorunlu kamp uygulamalarına karşı çıktı. Socrates’e göre futbolcunun da diğer çalışanlar gibi, işe gitmeden önce evinde kalmaya, eşiyle ve çocuklarıyla zaman geçirmeye hakkı vardı. Altı ay süren mücadele sonrasında zorunlu kamp uygulaması Corinthians takımında kaldırıldı. Sezon sonunda şampiyon olan Corinthianslı futbolcular, Corinthians Demokrasisi’ni ilan edercesine Socrates’in önderliğinde sahaya sırtlarında “demokrasi” yazan formalarıyla çıktılar. Anti-profesyonellik, Socrates’in tavizsiz çabalarıyla endüstriyel futbolun disiplin uygulamalarına karşı önemli bir zafer kazanmıştı.”

Kitapta ayrıca Sokratesin, Brezilya’daki dikta rejimini sona erdiren başkaldırısı da anlatılıyor:

“Socrates, başkaldırısı ile Brezilya’da 1984 yılında yeniden parlamenter sisteme geçilmesine yol açtı. “Hak Şimdi” kampanyasında cisimleşen demokrasi mücadelesinin Socrates aracılığıyla popülerleşmesinin de payı oldu. Kampanyaya aktif destek veren Socrates, sahaya çıkarken taktığı meşhur saç bandına “demokrasi” yazdırdı. Saç bandına yazdırılmış bir “demokrasi” sözcüğünün, hapishanelerde, sokaklarda katledilmek pahasına verilen mücadelenin yanında lafı edilmez belki.”

Metinin işçi hakları ile ilgili tavrı futbolu bıraktıktan sonra da sürüyor… Sivas’ta hocalık yaptığı günler, bakın ne yapıyor?

“Futbolculuğundan sonra teknik direktör olarak Kayserispor’u birinci lige çıkardıktan sonra geçtiği Sivasspor’da da devrimci ruhu peşini bırakmaz. Futbolcuların ödenmeyen paraları yüzünden kulüp başkanını soyunma odasından kovduktan sonra istifa eder. Dışarıdaki gazetecilere, “Yöneticilerin hepsi sahtekâr, çocuklara verdikleri sözü tutmadılar ben de istifa ettim” der.”

Kitapta Che Guevara’dan Maradona’ya, Eric Cantona’dan, Yusuf Tunaoğlu’na, Lefter Küçükandoyanis’den Eusebio’ya, Cristiano Lucarelli’den Ivan Ergic’e sol çizgide oynayan birbirinden değerli görüşlere ve hikayelere sahip futbolculara, teknik adamlara yer veriliyor.

Futsol kitabında Livorno, Adanademir, St.Pauli gibi devrimci kulüpler de unutulmadı.