"Global Düşün, Yerel Uygula"

İstanbul’un kayıp limanları

5 min read

Hayatın kaynağının su olduğu ilk defa antik çağda Miletoslu hemşehrimiz Thales tarafından vurgulanmıştır. Thales’in düşünceleri, kuşkusuz su ile kısıtlı değildir. Thales bilimde olduğu gibi felsefede de birçok alanda fikirler üretir. Thales’in de vurguladığı üzere:, insanlık tarihi boyunca medeniyetlerin genellikle su havzalarında ortaya çıkmış olması bir tesadüf değildir. Denizler doğa ile mücadele edilen alanlardır. Denizcilik faaliyetlerinin en önemli iki ayağından birini gemiler ve diğerini limanlar oluşturmaktadır. Açık denizlerde doğa ile mücadele içinde geçen yolculukların sonunda gemilerin yükleri fırtınalara, dalgalara, rüzgârlara ve akıntılara karşı korunaklı olan limanlarda elleçlenirler.

Oğuz Cebeci
Kaptan kaptanoguzcebeci@gmail.com

İstanbul’un yer aldığı bölge, günümüzde olduğu gibi antik dünyada da kuzeyden-güneye, batıdan- doğuya veya bu yönlerin tersi istikametlerde bir geçiş coğrafyası özelliği taşımaktadır. Karadeniz’in Türkiye ve İstanbul  kıyılarında doğal limanlarının olmayışı, denizciler için bu kıyıları daha da riskli hale getirmiştir. Marmara Denizi’nin kuzey sahilleri ise Güney ve Güney Batı (Lodos) rüzgar ve denizlerine açık konumdadır. Kuzey Marmara’da Haliç (Golden Horn) doğal korunaklı bir liman olması nedeni ile ilk çağlardan itibaren çok elverişli bir liman imkanını sunmuştur. Doğaldır ki İstanbul’un coğrafi olarak bu üstün stratejik konumu, elverişli doğal limanlarının bulunması bölgede hüküm süren İmparatorlukların da başkenti olmasına yol açmıştır. Roma İmparatoru Konstantin de kendi devrinde böyle önemli bir liman şehrine başkentini taşımıştır.

Şehrin tarihine iz bırakan I. Theodosius Limanı

Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul’u fethindeki  en önemli amaçlarından biri ise kuşkusuz  ticaretin kontrolü ve bu ticaretten gelişerek pay almaktır. Konstantinapolis’in gelişip büyümesi için limanlara ihtiyacı  olduğunu  bilen Haliç’in dahi yetersiz kalacağını gören Roma devlet aklı İstanbul’da çeşitli limanlar inşa etmiş ve planlamıştır. Yazılı kayıtlardan görebildiğimiz bu limanlardan biri Yenikapı’da kazıları yapılan I. Theodosius Limanı’dır. Günümüz dünyasında her alanda yaşanan gelişmeler, dünyadaki ulaşım rotaları ve şekillerinin kısacası ulaştırma sektörünün yeniden şekillenmesine neden olmaktadır . Küreselleşmenin yaygınlaşması ile birlikte daha da  ön plana çıkan ulaştırma sektörü gün geçtikçe ülkelerin ekonomisinde ve doğal olarak dünya ticaretinde daha önemli bir rol oynamaya başlamıştır. Dünya ticaretinde yaşanan coğrafi ve yapısal değişim, ulaştırma sisteminde önemli sonuçlar ortaya çıkarmakta, hızlı teslim ve tedarik zincirlerinin etkin yönetimine olan gereksinimi artmaktadır.

Tek türlü unimodal taşımacılık yerine türlerarası-intermodal

Ulaştırma sorunlarını çözemeyen ülkeler hiçbir sektörde başarılı olamamakta, belirleyici rol oynayamamakta  ve bu durum; ülkelerinin gelirlerini , büyümelerini ve   halklarının refahını etkilemektedir. Bu gerçekten yola çıkarak ulaştırmanın yapısal dinamiklerinin dünya genelinde yeniden ele alındığını ve bunun da ülkeler arasında rekabet ve  küresel bir gerilim  yarattığını  gözlemliyoruz . Uluslararası ulaştırmanın dünyada Doğu-Batı, Kuzey-Güney eksenlerinde yakalamış olduğu baş döndürücü gelişmeler ışığında ülkemiz ve özellikle de İstanbul bu eksenlerin kesişme noktasındaki bir yer  olarak ulaştırma koridorlarındaki konumu nedeniyle ulaştırmada  önemli görevler üstlenecek durumdadır. Bu nedenle  Ülke ekonomisi ve halkımızın refahı açısından ulaştırma fonksiyonunun yeniden yapılanmasının gündemin önemli noktalarından birini oluşturduğunu düşünmekteyim. Bu gelişmelere paralel olarak, ülkeler tek tek ya da bir araya gelerek stratejiler ve sistematik politikalar oluşturmakta, ulaştırma sektöründe var olan “tek türlü unimodal” taşımacılık yerine “türlerarası-intermodal” bir taşımacılık şeklini benimseme yoluna gitmektedirler. Ulaştırma bir ülkenin kalkınmasının ve uygarlaşmasının temelidir. Ülkemizin ulaştırma konusunda önemli bir merkez olma misyonunu tarihsel olarak yeniden  üstlenebilmesi için topraklarımızdan ve mavi vatanımızdan geçmesi planlanan küresel taşıma ağlarının geliştirilmesi ve kullanılabilir durumda tutulması çok önem taşımaktadır. Deniz taşımacılığı ulaşımda  en çok kullanılan yöntem  olmakla ve dünyada taşınan yüklerin yüzde 90’ına yakını denizyolu ile taşınmakta ise de yüklerin  birlikte özellikle önümüzdeki dönemde  demiryolu ve kombine taşımacılığa dayalı ulaştırma koridorlarının geliştirileceği görülmektedir.

Günümüzde İstanbul’un uluslararası deniz ticaretine hitap edebilecek kapasitede güvenli bir limanı yoktur. Oysa İstanbul çağlar boyunca bu özelliği nedeni ile ön plana çıkmış ve ticaretten pay almıştır. Gemi kira sözleşmelerinde gemilerin güvenli (safe ) limanlara gitmesi istenir. Bunun için kira sözleşmelerine Safe port &Safe berth -Always Afloat -Always Accesible şartı koyulur. Ne yazık ki günümüzde dünyanın en büyük gemileri kum iskelelerinden bozma, mendireksiz, demir yolu bağlantısı dahi bulunmayan, deprem ve tsunami tehlikesi altındaki aktif heyelan alanlarında elleçlenmektedir. Roma ve Osmanlı Devlet aklı o dönemlerde  dahi  liman gibi önemli alt yapı yatırımlarını vizyoner bir bakış açısı ile hayata geçirmeye çalışırken, günümüzde İstanbul’un gerçek anlamda Uluslararası Limanlarının bulunmaması  kabul edilebilecek bir durum değildir.

Kaynak : www.denizkartali.com